Kan, temel olarak trombositler (pıhtı hücreleri), alyuvarlar (kırmızı kan hücreleri), proteinler ve akyuvarlar (beyaz kan hücreleri) gibi bileşenlerden oluşur. Bunların yanında, birkaç kimyasal madde daha bulunur. Ancak bu dört bileşen en temel olanlardır. Kırmızı kan hücreleri kemik iliğinde üretilir ve her gün milyonlarca yeni hücre kana karışır. Yeni eklenen hücreler, eski hücrelerin yerine geçer ve bu döngü sürekli olarak devam eder. Kırmızı kan hücrelerinin içinde bol miktarda bulunan 'hemoglobin' adlı kimyasal, solunum yoluyla vücuda alınan oksijeni kan yoluyla tüm organlara taşımakla görevlidir. Kansızlık ya da tıbbi adıyla anemi, oksijeni tüm dokulara taşımakla yükümlü olan hemoglobin miktarının normalden daha az olması durumunda ortaya çıkar. Hemoglobinin az olmasının iki ana nedeni vardır: Birincisi, yeterli oranda hemoglobin içeren kırmızı kan hücresinin üretilmemesi, ikincisi ise üretilen kırmızı kan hücrelerinde yeterli miktarda hemoglobin bulunmamasıdır.

Kansızlığın ilk etkisi, tüm organlar ve dokulara yeterli miktarda oksijen taşınamamasıdır. Organlarımız, gerekli fonksiyonları yerine getirebilmek için oksijene ihtiyaç duyar. Vücut, kansızlığın ilk dönemlerinde bu durumu telafi etmek için kalbi daha çok çalıştırarak başarılı bir şekilde karşılayabilir. Kansızlık, uzun bir döneme yayılmış veya hafif dereceli ise belirtileri fark etmek zor olabilir. Kansızlığın çeşitli nedenleri olabilir ve bu nedenlere bağlı olarak belirtiler de değişkenlik gösterir. Ancak genel olarak kansızlığın belirtileri arasında şunlar yer alır:

Kansızlık, bir hastalık olmaktan ziyade, diğer bozuklukların ve hastalıkların bir yansımasıdır. Bu nedenle, kansızlığa neden olan bozuklukların çok iyi bir şekilde araştırılması ve tespit edilmesi gerekmektedir. Kansızlık belirtileri, altta yatan bir hastalığın belirtisi olabilir ve bu hastalığın belirlenmesi, tedavi süreci açısından büyük önem taşır. Bu nedenle, kansızlık belirtileri gösteren kişilerin bir sağlık uzmanına başvurması önemlidir.